İnsana değer veren, yaşayanların doğa ile bağının kopmadığı, tarih, modern mimari, çağdaş şehircilik ve yeşilin buluştuğu, İspanya’ nın başkenti Madrid’ deyiz. Şehirde geçireceğimiz günümüz az ve kıymetli, yapılacaklar ise her zamanki gibi çok.Bu sebeple zamanı iyi değerlendirmek gerek diyerek yola koyulduğumuz bu kısa gezi içinden size 2 mekanı seçtik.
İlki, Herzog & de Meuren tasarımı Caixa Forum Madrid. Paseo Del Prado’ da 2008 yılında hizmete açılmış, dışarıdan şöyle bir baktığınızda yeşil ve kırmızının hakim olduğu ve bu iki rengin güzel birlikteliğini gördüğümüz, modern mimari örneği yapı, şehrin sembol modern sanat merkezlerinden biri. Sadece sanatseverlerin değil, aynı zamanda şehri ziyaret edenlerin ziyaret listelerinde yer alan bir merkez. Mevcut eski cepheye eklemlenmiş ağır mimari kütlenin zeminden kopartılması ile oluşturulan giriş alanı oldukça etkileyici. Zemin ile irtibatı kesilmiş hissi veren bu giriş alanına girdiğinizde, sizi binanın ana girişine adeta bir el çekiyor. Eski cephe olarak adlandırdığımız dış cephedeki yığma tuğla yüzey, Madrid’ in erken endüstri dönemi izlerini taşıyor. Mevcut alanda eski bir santral binası yer almakta iken, cephe askıya alınarak geri planı boşaltılmış ve yeni kütle bir birlikte ele alınmış. Cephenin mevcuttaki yapıdan ayrıştırılması ve yeni kütle ile harmanlanması sırasında, kütle zeminden kopartılmış ve ziyaretçiler için dört yanı açık lakin üstü kapalı, su ve yeşil ile de bağdaştırılmış büyük bir serbest fuaye alanı ortaya çıkartılmış. Girişte yer alan bu derinlik aslında binayı da iki ana parçaya ayırmış. Toprak altında kalan alan, topografik yapının izlerini gerek mimari kimliğinde, gerekse malzeme ve tüm yüzeyler üzerinde taşımakta. Zemin üzerinde kalan bölüm ise, farklı geometrik denemeleri gördüğümüz, net ve çağdaş malzemelerle oluşturulmuş.
Alvaro Siza ve Juan Miguel Hernandez de Leon tarafından yürütülen Recoletos-Prada aksının dönüşümü çalışmalarının önemli bir sembolü olan bu yapıda, olduğu gibi müdahalesiz şekilde kullanılmış sac, paslanmaz çelik ile beton işçiliğinin iyi örneklerini ve farklı detaylarını görmekteyiz. Özellikle binanın sac cephesi, bina girişinde yer alan ana merdiven ile bina içinde beyaz çimentodan imal edilmiş brüt beton merdiven alanları incelenmeye değer.
Teknik bir mimari anlatım sonrasında, olmaz olmazımız bir yeme-içme mekanından da bahsetmeden geçemeyeceğiz. İşte, ikinci mekanımız olarak, Madrid ziyaretinizde mutlak gidilmesi gereken bir restoran olan Amazonica’ dan kısaca söz edeceğiz. 2016 yılı sonunda %40’ ı Doğuş grubu tarafından da satın alınan 4 restorandan biri olan bu mekan, zengin menüsü dışında, iç mekan tasarımı olarak da oldukça başarılı. Son yılların tasarım yaklaşımlarından biri olan biyofilik tasarımın belki de bir yeme-içme mekanında uygulanmış en iyi örneklerinden biri. Hem yemek, hem de gece yemek sonrası alt katı jazz klübü olan Amazonica içinde ilk dikkati çeken bol yeşil dokunun doğal bir çok malzeme ile bir arada, çok başarılı bir ahenk içinde kullanılmış olması. İstanbul’ da 2004 yılında açılan lakin birkaç yıl sonra kapanan bir dönemin Rain Forest Cafe’ si bu yeşil atmosfer ile bir an aklınıza geliyor olsa da, tasarım dili bambaşka. Merkezine konumlandırılmış kokteyl barın çevresinde Arjantin usulü et mutfağı ilk dikkatine çeken bölüm. Etin tüm hazırlığını izleyebildiğiniz adeta bir ızgara laboratuvarı. Bunun yanında mekanda, Brezilya ve Asya mutfaklarından da başarılı örnekler tadabiliyorsunuz. Takdim, güler yüz, lezzet ve servis bizden tam puan aldı.
Sözü bağlamadan, birkaç mekanı daha bonus olarak yazımıza ekleyelim; “Reina Sofia”, şehrin diğer bir modern sanat müzesi ve sembol yapısı, mutlaka ziyaret edilmeli. Madrid’ in ünlü gül bahçesi ziyaret etmeden geçmemeniz gereken, rüya gibi bir alan. Hem gözünüz, hem de güzel kokularla burnunuz bayram edecek. Ve son olarak, “Ten Con Ten” de, Amazonica ile aynı işletmeciye ait farklı bir konseptte çok başarılı bir restoran ve kulüp. Bu arada Ten Con Ten’ e gitmişken, mekanın tam karşısındaki içecek dükkanı da atlamayın, gidince ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Sözün özü Madrid yaşamak ve çalışmak adına ideal bir Avrupa kenti. Bu kısa gezi için bizi davet eden, ziyaret edilen her mekanı özenle seçen, güler yüzlü yol arkadaşlıklarından dolayı tüm Unigen ailesine de ayrı bir teşekkür gönderiyoruz.